12 Ağustos 2008 Salı

Sah-i Bilvanis hz Amerika Sohbeti

Allah’ın şeriatından sonra tabii ki muhakkak Resulullah sallallahualeyhivesellemin sünnet-i seniyyesi, onunla yaşamak, onunla ihya etmek ondan sonra tarikatı aliye geliyor. Tarikatın temeli şeriattır. Eğer şeriat olmasa ne tarikat olur, Ne hakikat olur, Nede marifet olur. Her şeyden önce muhakkak ki temel sağlam olması lazım. Temel sağlam zemine oturtulması lazım. Yoksa zemin sağlam değilse binayı ne kadarda güzelleştirirsen ne kadarda tenzihleştirsen altınlarla, gümüşlerle, zemin kaykansa, zemini yoksa, esası yoksa, temeli yoksa, yıkılmaya çok kısa bir zamanda mümkündür.


O tezih de hiçbir şeyde ifade etmez. Onun için muhakkak ki insanında temeli sağlam olması lazım. Dayatma ile zorla hiçbir şey olmaz. Hiçbir yere varmak münkün değildir. İnsan daimül evkat neye bakacak Allah’ın şeriatına bakacak. Allah’ın emrine bakacak. Eğer Allah yasak etmişse muhakkak zaten hepimiz o yasağa uymamız lazım. Hayır eğer Allah yasak etmemişse Allah’ın Resulü yasak etmemişse, sünnetin dışına çıkmamışsa, sünnete muhalif değilse o zaman kimsenin hakkı yoktur ki dayatsın ki illa böyle olacak diye bir kayde ve kural olmaması lazım. Tabii Allah cellecelaluhunun şeraiti insan onla yaşasa onla kalksa onla otursa bütün hayatını ona standart etse en güzeli odur gerçek yolda odur hakikat da odur. Ondan sonra muhakkak ki Allahın resulunün sünnetiyle mütemesip olmak lazım. Onla ihya olmak lazım. Onla kalkıp oturması lazım. Ondan sonra da Sadat-ı ikramın koyduğu adapları ve edepleri ile insan onlarla da ihya olması lazım.


İnsan kendine uydurması lazım. Onları kendimize değil biz kendimizi onlara uyduracağız adaba göre edebe göre zorla bir yere varılmaz zorla illa böyledir demekle de bir yere varılması mümkün değildir. Onun için eğer Allah yasak etmişse ne ala Allahın resulü yasak etmişse ne ala Sadat-ı ikramda bir şey yasak etmişse ne ala. Ama onun dışında kendi kafamızda kendi cehaletimizle kendi görünüşümüzle kalkıp yeni kaide kuralla kanunlar koysak o zaman hem Allah katında, hem Allahın resulü katında hem sadatlarının katında insan mesuldür insanın başı eğiktir insan her zaman mahçuptur. Muhakkak ki tarikat- aliyede Gavs kaddasallahusirrahulaliye her zaman öyle söylüyordu. İnsan fazlada yaparsa tarikatın dışına çıkarsa fazla hükümler meydana gelse sadatların nispeti kesilir, Muhabbet kesilir, Aşk kesilir, Feyz kesilir.


Az da yaparsan adabı yerine getirmezsen gene feyz de gider, nispette gider, aşk ta gider hiçbir şeyde kalmaz. Kupkuru insan kalır. Onun için muhakkak ki kitaplar var adaplar var edepler var ölçüler var hepsi elimizde mevcutsa kalkıpta biz iki tane cahilin ağzı ile hareket etmemiz mümkün değildir müsamaha etmemizde mümkün değildir. Eğer biz müsamaha edersek bizde muhakkaki ona iştirak etmiş oluruz.

Tasavvuf ise bir yoldur. Tarikat demek yol demektir. İnsan eğer Allaha bakıyorsa lavra ibadet insan kime yapıyorsa Allaha yapıyorsa mademki insan Allaha yaptığına göre o ibadeti şahsa yapmıyor insan. İnsanın hidayeti nerdeyse insanın muhabbeti nerdeyse insan nerde daha fazla Allah’ı seviyorsa, daha fazla insanın kalbi Allaha yaklaşıyorsa insan ordadır. İnsan şahıs için değildir Allah için insan gider.

Tabii muhakkak ki tarikte insan bakıyor bu sadatı ikramların hayatına baktığı zaman Şahı Nakşibend kaddasallahusirrahulaliye on, onüç tane şeyh değiştirmiş en son Seyyid Emir Külal’ da bulmuş hidayetini. Gavsi hizan kaddasallahusirrahulaliye kendi halife idi Kadiri halifesi idi. Van’da bir sürü cemaati vardı müridleri vardı.


O kadarda güzelde vardı ki çevresi büyüktü. Sonra neye gitti Seyyid Taha gitti tekrar kısa bir müddet içinde halifelik ikinci bir sefer Seyyid Taha’dan aldı. Şeyh Abdurrahmani taği kaddasallahusirrahulaliye oda halife idi oda kadiri halifesi idi Gavs kalktıktan sonra gavsi hizan tekrar neye gidiyor gavsi hizanın yanına gidiyor oda amel etmeye başlıyor. Tekrar gavsın yanında halife oluyor. Tabii bizim cehaletimizden dolayı neden böyle neden. Gaye Allah’tır. İnsanın hidayeti nerde olursa orda olur. İnsanın babası gavs’da olursa hidayeti bazen Allah cellecelaluhu insanın babasının elinden vermiyor. İnsan başka yere gidiyor Allah’ın takdirine insanın kaderine insanın şeysine neyse yazılı odur onun dışında mümkün değildir.


Elhamdülillah biz yabancıya gitmedik eğer silsilenin dışından birisinin yanına gitseydik hakikatten gene ben üzülmezdim çünkü gaye Allah’tır. Gayemiz şahıs değildir. Ben hiç üzülmezdim. Elhamdülillah Seydayi molla Abdulbaki (Şahı Urfa) kaddasallahusirrahulaliye büyük bir zattır. Sultan hz. Beş altı sene odan ders almıştır. Seyyid Abdulbaki hz. Gene onun talebesidir. Molla Ahmet Sultan hz. Halifesi gene onun talebesidir. Seyyid Abdulbaki hz.'nin Halifesi Molla Mustafa gene onun talebesidir. Bunlar hepsi seydanın yanında okumuşlar analarımız tutsun nineme kadar hepsi seydadan ders almıştır. İkinci seydayi molla Abdulbaki kaddasallahusirrahulaliye Sultan hz. Öz dayısının oğludur. Onun dedesiyle Gavs kaddasallahusirrahulaliyenin dedesi kardeştir. Yani her iki tarafta da yabancıya gitmemişiz. Silsilenin dışınada çıkmamışız. Efendim hatmesi değişiktir.


Hatme kimsenin malı değildir. Hatme kim idare ediyor Resulullah sallallahualeyhivesellem hatmenin reisi Hazreti Relullullahtır. Teveccüh kimdir. Teveccüh sadatı ikramdır. Sevk ve idaresini yapıyor. Ama hatmeyse Hazreti Resulullah yapıyor. Sultan hz. Kaddasallahusirrahulaliye defalarca bize diyordu mübarek, sor nakşibendiyse karıştırmayasın usulümü yapmış sekiz şart mı yapmış tek desinki ben nakşibendiyim yeter katılabilir gözü dahi açarsa dahi ona deyin ki 25 sefer estağfirullah de otur. Bu cahalet neden acaba ahmetin hatmesine girmeyin mehmetin hatmesine girmeyin bir cehaletten başka hiçbir şey değildir. Bunun hiçbir sadat ne gavs kaddasallahusirrahulaliye ne sultan hz. Önceki sadatlar kimse yasak koymamıştır. Koymasıda mümkün değildir.


Lavra Gavs kaddasallahusirrahulaliye biz nurşine gidiyorduk hatmeye giriyorduk. sultan hz’leriy Beraber nurşine gidiyorduk hatmeye giriyorduk ne Şahı haznenin ismi vardı ne gavs kaddasallahusirrahulaliye ismi vardı. Kendi şeyhlerinin ismini okuyorlardı. Biz hatmeye oturuyorduk. Hazneye gidiyorduk ha keza. Neden ama acaba böyle yasak olmaz. Adap var edep var adabın dışına çıkmamak lazım ben sami efendinin de hatmesine katılmışım Efendime söyleyim Mahmut efendi belki en az beş altı sefer sabah namazından sonra vatandaş olarak gitmiş katılmışım. Dünde Almanya da sami efendinin müritleri vardı Mahmut efendinin hepsinin herkesin hatmesidir bu Nakşibendi tarikatı o kadar çoluk çocuğun elinde değildir. Oyuncak değildir. Kitap var adap var. Efendim emir böyledir. Madem ki kitap çizmişse yazmışsa varsa adabın dışına çıkmamak lazım adabı şeyh fettullah söylüyor ise, gavsi hizan söylüyor ise, minah söylüyor ise işaret söylüyor ise tüm bu kitaplar söylüyor ise bunun dışına niye çıkacağız. Kimsenin hakkı yoktur.


Seydayi molla Abdulbaki kaddasallahusirrahulaliye dediki :

"Ben köyde imamdım köyün halkı şeyh Mahmut’un müritleriydi. Şeyh Mahmuttun iki tane evladı geldi. İlla sen hatmeyi yaptır. Ben hatmeyi yaptım. Ben Gavs hz. İsmini okudum onların babasının dedesinin ismini okumadım hatmede." Hatmeden sonra Seydayi Molla Abdulbaki hz. 'ni dedem çağırtmış. O zaman dedem de Gavs hz. Sofisi değildi. Hacı şeyh. "onun odasına beni çağırdılar dedi molla Abdulbaki bizim rızamız yoktur. Niye mademki bizim müritlerin içinde hatme yapıyorsun bütün burası bizim müritlerimizdir. Sen niye bizim dedelerimizin ismini okumuyorsun dedi kurban adap böyledir sesimi çıkartmadım diyor Gavs’a gittim kaddasallahusirrahulaliye böyle böyle kurban diyorlar ki hepsi bizim müritler hiç kimse yok bir tek benim Gavs hz. Müridi" geri kalan bütün seyyid köyü benim dayılarımın köyüsü hepsi şeyh mahmutun sofisidir.


Gavs ne emir ediyor gavs buyurduki: "molla Abdulbaki sen bekle ben hizneye gideyim şahı hizneye sorayım ona göre ben sana haber edeyim. Diyor Şahı hazneye gittikten sonra geldikten sonra beni çağırdı dediki molla Abdulbaki onların babaları dedeleride ismini hatmede oku bir şey olmaz bir şey olmaz."

Yani niye bunu bu kadar dara sokuyoruz kendi kafamızdan Almanya dedi geldi bana söyledi bize emir gelmiş ki seyyid fevzeddinin hatmesine girmiyeceksiniz. Ben dedim ben dağdan gelmemişim Sultansa benim babamın ismini okuyorum. Dedeminde ismini okuyorum oda sultan hz halifesi buda sultan hz halifesi o afedersin hristiyandan almamış ki yahudidende almamıştır. Her ikiside sultanın halifesi bende sultanın malıyım oda sultanın malı seyyid Abdulbaki hz. Sultanın malıdır. Bunu daha değişik yoran varsa yani kendi kanaatını yürüten insanlar varsa onlar zalimdir kendi nefsine zulm ediyorlar insanlarada zulm ediyorar. Biz dağdan gelmemişiz.


Bizde otuz sene sultan hz ayağının dibinde oturmuşuz. On senede gavs hz. Dibinde oturmuşum 11 senede Seyyid Abdulbaki hz. Nazarının altında kalmışız. Seyyid Abdulbaki hz haşa bugün manen ben seydayi molla Abdulbakiyse, Seyyid Abdulbaki hz ise bugün babamın yerindedir. Büyüğümdür menzilinin köpeği dahi onun ayağı başımın üstündedir. Adap budur. Dedem orda yatıyor. Babam orda yatıyor. Amcalarım ordadır. Onların bırakta bir köylüsü köpeği dahi gelse ben mecburum hörmet etmeye biz bu edebi gördük dedemizden bu edebi babamdan bunu gördüm. Şahı haznenin oğlu Sultan hz. Haber gönderdi dediki şahı haznenin çocukları geldiği zaman sokmayın oraya başıda söyleyin. geldiler sultan hz' ne sordular. Sultan hz. Şahı haznenin köpeği dahi gelse onun ayağı başım üzerinedir. Biz kimsenin işine karışmıyoruz biz adaba bakıyoruz. Madem tasavvuf ehliyse adaptır adaba bakar yoksa bizde aşiretlik varsa kovuculuk varsa oda ayrı bir şeydir diyeceğim bir şey yoktur. Herkes hürdür islamiyetde hürriyet vardır. Gerçek vardır baskı yoktur insanın muhabbeti nerdeyse insan ordadır. Kimse illa zorla insan buradadır diyeceği yoktur. Mümkün değildir. Hiçbir zaman kimsenin demeye hakkı yoktur.


Gaye Allah’tır Maksut Allah’tır. İlla böyle olacak diye bir gayde olmaması lazım. Şahsım müsaade etmiyorum. Birisi bene tokat valahi billahi bak yemin ediyorum Allaha Seyyidabdulbaki hz. Bir sofisi gelip şurama tokat vursa bu tarafımı vereceğim bak yemin ediyorum Allaha Seyyid Abdulbaki hz çocukları dahi ayağı başım üstünedir. Benden küçüktürler ben onların babası sayılırım. Çünkü üç tane dört tane kız kardeşlerim var. Ben babaları sayıldığım halde en küçük oğlu dahi gelse benim hürmetim sonsuzdur. Ben ona kölelik yaparım. Bırakın yani o ağızları öyle kaşmerliği kan hiçbir zaman su olmaz et tırnaktan ayrilmez. Bunu öyle bilin. Kim ne fitne yapıyorsa münafıklığından yapıyor başka bir şey değildir.